24 Aralık 2012 Pazartesi

Türkiye Maden ve Enerji Kaynakları Haritası

Resmi büyütmek için üzerine tıklayınız
Türkiye Maden ve Enerji Kaynakları Haritası




MADENLER VE ENERJİ KAYNAKLARI

Türkiye hemen her bölgesinde çeşitli madenlerin bulunduğu, bazı madenlerce de zengin olduğu bir ülkedir. Zengin ve işletmeye elverişli madenlerimiz de çeşitlidir. Ancak, bugün bütün madenlerimiz henüz ye­terince işletmeye konulmamıştır. İşletilen madenlerimiz hem iç piyasaya verilmekte, hem de ham madde olarak ihraç edilmektedir. Madenler, Türkiye'nin yeraltı zenginlikleridir. Madenlerimizin bir kısmı çok eski çağlarda işletilmiş, madenciliğin bazı bilgileri memleketimizden başka ülkelere yayılmıştır. Pek eskiden kurşun, altın, gümüş, demir, bakır, kalay madenleri biliniyordu. Türkler, eskiden beri madencilikle ilgilenmişlerdir. Ergenekon Destanı Türklerin madene vermiş olduğu büyük değeri destanlaştırmıştır. Madenler, yerden "filiz" adı verilen bileşimler halinde, "maden cevheri" olarak çıkarılır, sonradan ergitilerek asıl maden dediğimiz duruma gelir ki, bundan da istenilen eşya, alet ve makine yapılır. Madenler, tabiatta nadir olarak saf halde bulunur. çoğu, başka elemanlarla bileşikler halindedir ve minerallerle karışıktır. içinde maden bulunan bu bileşikler maden filizleridir. Yer altı veya yerüstü ocaklarda taş, toprak ve başka maddelerle karışık olarak elde edilen ve herhangi bir işleme henüz bir tutulmamış bulunan maden cevherlerine "tuvönan cevher" denilmektedir. Filizlerdeki maden oranı bazen az olabilir. Böyle durumlarda az bir miktar maden elde edebilmek için çok miktarda filizi işlemek gerekir. Maden filizinden sadece maden değil, başka maddeler de çıkarılır. Madenle başka maddelerin filizlerden ayrılması işleri bir bilim haline gelmiştir ki, bu' metalürjinin bir bölümüdür. Madenler, yer kabuğunun ana malzemesi olan taşlar arasında "maden damarları" ve " maden yatakları" olarak bulunur, çoğunca başka elemanlarca da bileşikler halinde ve minerallerle karışık olurlar. Maden damar ve yatakları, ya yerin içinde yatay veya buna yakın duruşta olur, ya da eğimli ve hatta dik olarak uzanırlar. Bu duruş ve uzanışın, madenlerin çıkarılmasında önemli yeri vardır. Bir yerdeki madenlerin tahmin olunan miktarları ve yedek durumu da "maden rezervi" şeklinde ifade olunur. Maden işletmeleriyle bu kavram arasında yakın bağlantı vardır.

Başlıca Maden Çeşitleri

Madenlerin oluşumu, çeşidi ve rezervleri arazinin jeolojik yapısına ve oluştuğu jeolojik zamana bağlıdır. Türkiye’de 1. zamandan, 4. zamana kadar oluşmuş araziler vardır.Volkanik faaliyetlerin sık olduğu 3. zamanda oluşan arazi geniştir. Bu nedenle krom, demir, bakır, kurşun, pirit gibi volkanik oluşumlu madenler çoktur.

Demir : Demir – çelik endüstrisinin en önemli hammaddesidir. Türkiye demir cevheri rezervleri bakımından oldukça zengindir. Hemen her bölgemizde demir cevherine rastlanmıştır. Ancak bu yataklardan 60 kadarı işletilebilmektedir.

Sanayide ve insanın günlük yaşantısında önemli yeri olmuş bulunan demir, Türkiye'nin türlü yerlerinde zengin damarlar ve yataklar ha­linde bulunmaktadır. Türkler, çok eskiden beri ve bu arada Osmanlılar devrinde demirden faydalanmış, demircilik alanında zamanlarında üstün seviyeye ulaşmışlardır. Demir cevherinin çeşitleri vardır. Yerine göre türlü sanayide bunlar aranır. Bugün bütün metallerin en önemlisi de­mirdir. Demir olmadan makineyi düşünmeye imkanı yoktur. Demir, ko­laylıkla oksitleşebilir veya kimyasal bileşikler yapabilir. Bu nedenle, demir çoğunca saf olarak değil, bileşimler içinde çıkar. 19. yüzyılın son­larından itibaren gittikçe gelişen "çelik" yapımı demirin değerini geniş ölçüde artırmıştır.

Çelik, mekanik, fizikoşimik ve ısı etkileri altında çok değişik özel­likler kazanabilen bir demir karbon alaşımıdır. Bu alaşımdaki karbon oranı % 1,7 ye kadardır. Çeliği fontdan (dikme demirden) ayıran özellik, içinde fontdakinden daha az karbon bulunması ve böylece uygun şartlar içinde haddelenmeye (çubuk, levha ve başka biçimlere sokulmaya) el­verişli olmasıdır. Çelik, bütün işlem boyunca eriyik halinde kalan ham demirin, fazla karbondan ve başka yabancı maddelerden arıtılarak in­celtilmesi yolu ile elde edilmektedir. İhtiyaca göre çok çeşitli çelikler üretilmektedir. Yine bu arada alaşım yapmak üzere demir ile az oranda da olsa, birleştirilen ve yüksek kaliteli özel ve soy çelikler ya­pımına yarayan madenler vardır. Bunlardan krom ve nikel ile manganez, volfram, molibden, titan, vanadium önemli yer tutmuşlardır. Sözgelişi Widia adı verilen wolfam karbit çeliği elmas gibi sert bir maden ala­şımı olmaktadır.

İşte, demir çelik endüstrisinin ana maddesi olan demir, mem­leketimizin gelişmesinde önemli katkıda bulunacak değerde ve çok ola­rak türlü bölgelerimizde vardır. Bunlar arasında Divriği Demir İş­letmeleri ile Balıkesir bölgesinden Eğmir ve Çarmık, Doğu Marmara bölgesinde Çamdağ, Ege bölgesinde Ayazmand, Torbalı, Akdeniz böl­gesinden Büyükköy, Payas. Kayseri ile K. Maraş arasında Faraşa, Ka­ramadazı, Sivas - Hekimhan bölgesinde Hasançelebi, Doğu Karadeniz bölgesinde Fundacık vardır. Memleketimizin daha. başka yerlerinde de türlü kalitelerden demir cevherlerine raslanmaktadır. Bunlardan Divriği manyetit oluşumu ve iyi cins demir cevheri rezervinin 40 milyon ton olduğu tahmin olunmuştur. Öteki demir cevherlerimiz de zengindir. (BK. MT A, Türkiye Maden Envanteri, 1980).

Cumhuriyet devrinde demir maden1erimizden faydalanmak ve bu ma­dene dayalı endüstriyi kurmak çabaları olmuştur. 1932 de ilk olarak Kırıkkale Çelik Fabrikası işletmeye açı1arak günümüze kadar gelişmiştir. Bu fabrikanın külçe çelik yapımı 30 bin tonu geçmiştir. 1937 de Sümerbank ta­rafından Karabük Demir ve Çelik İşletmeleri kurulmuştur. Gelişme gös­teren bu tesisler, 1955 te bir kanunla bir genel müdürlük durumuna ge­tirilmiştir. "Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri'" adını alan bu kuruluşa Divriği Demir Madenleri İşletmesi de bağlanmıştır. Karabük işletmelerinin i 957 de başlayan daha çok genişletilmeleriyle üretim değeri üç katına Çı­karılmış, yeni yüksek fınn1ar eklenmiştir. Bu işletmelere gerekli denir çev­beri Divriği'den, maden kömürü Zonguldak'tan getirti1mektedir. Genişleyen işletmenin demir ihtiyacını karşılamak için Divriği demir üretimi yılda 1.200.000 tona yükselmiştir. Demir ham maddesine dayanan büyük te­sislerimizden biri de "Ereğli Danir ve Çelik Fabrikaları"dır. Kurulmasına 1961 de başlanan bu tarihteki ek bir kanunla "Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş." halinde teşekkül eden bu büyük tesisler, özel bir anonim or­taklık durumundadır ki, kurucu ve ortakları arasında yabancı kurullar da var­dır. Yıllık ihtiyacı 850 bin ton kadar olan demir fılizi Hekimhan Otlukkilise, Çetinkaya, Akdağ (Sivas), Kesikköprü (Ankara), Karamadazı (Kayseri) ve Eğmir (Balıkesir) maden ocak1anndan. kömürün Zonguldak bölgesinden sağlanması .düşünülmüştür. Bütün bu işletmeler dışında İzmir'deki me­talürji fabrikası (Metaş) önemli yer tutmuştur.

Bakır : Tarih öncesi çağlarda insanların ilk kullandığı madenlerden biridir. Bakır rezervleri yerkabuğunun volkanik oluşum gösteren bölgelerinde yaygın olarak bulunmaktadır. Saf bakır üretimi ülke gereksinimini karşılamadığı için dışarıdan saf bakır alınır.


Soğuk da dökülebilen ve haddeden geçirilme kabiliyeti çok olan bakır, tarihten önceki çağlarda insanların ilk kullandıkları madendir. Son­raları önce kalay ile alaşım yapılarak daha sert olan tunç elde edilmiş. fakat sert ve kullanışlı olan demir, zamanla bakır ve alaşımlarının yerini almıştır. Bakır, elektrik enerjisi çağının da başta gelen madenlerindendir. Kolay işlenebilmesi ve renginin altına benzemesiyle bakır ve alaşımları bugün de önemini kaybetmemiştir.

Türkiye'nin türlü yerlerinde bakır madeni vardır., Bunların iş­letmekte olan başlıcaları Ergani, Murgol, ve Küre madenleridir. Ayrıca, küçük ölçüde özel sektör işletmeleri vardır. Bütün bu işletmelerden yılda 920 bin ton kadar tuvönan cevher çıkarılmaktadır. Bakır işletmesi işleri, Etibank'a bağlıdır. Bunlardan "Ergani Bakır İşletmesi" Elazığ'n Maden ilçesindedir. Buradaki bakırlar 1850 den beri aralıklarla, 1939 dan beri devamlı olarak işletilmiştir. Ergani madeninin yüksek bakır özü vardır. Bir başka bakır maden alanımız "Murgol Bakır İşletmesi" dir. Artvin' in Borça ilçesindeki bu maden 1951 de işletmeye açılmıştır. Er­gani'de olduğu gibi, burada da açık işletme sistemiyle cevher çıkarılır. Üçüncü bakır madenimiz "Küre Bakırlı Pirit İşletmesi" dir. Kas­tamonu' nun Küre ilçesindeki bu maden, eskiden de yer yer işletilmiş ise de, esas işletme 1959 dan beri yapılmaktadır.

Krom : Çok sert, iyi cilalanabilen ve paslanmayan bir madendir.Volkanik alanlarda yaygındır.Makine ile motor endüstrisinde ve paslanmaz çelik yapımında kullanılan önemli bir madendir. Günümüz verilerine göre, Dünya krom üretiminde Türkiye 4. sıradadır.Yurtdışına satılan önemli bir madenimizdir.

Krom, 18. yüzyılın sonlarından beri bilinen bir madendir. Çok sert, çok iyi cilalanabilen, paslanmayan bir madendir. Bu nedenle, nikel gibi bu da madeni eşyayı kaplamakta kullanılır. Böylece nikelaj gibi, bir de "kromla kaplama" vardır. Ancak, krom geniş ölçüde çelik en­düstrisinde yer tutmuş, çeliğin sertliğini veren ve paslanmasını önleyen, yüksek kaliteli çelik elde etmeye yarayan önemli bir maden olmuştur. Çeliğin hem nikel, hem de krom ile olan alaşımları değer kazanmıştır.

Türkiye, krom madeni bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Krom çıkarma bakımından da ülkeler arasında başta ge­lenlerindendir. Öteki krom memleketleri Güney Afrika Birliği, Güney Rodezya, Filipinler, Küba, Yugoslavya, Sovyetler Birliği, Japonya'dır. Krom, Türkiye'nin önemli bir ihraç maddesi olmuştur. Dışarıdan olan isteğe göre  yıldan yıla farklı krom üretimi durumu belirmiştir. Tür­kiye'nin birçok yerlerinde krom vardır. Başlıca yerleri Güneybatı Ana­dolu (Fethiye - Marmaris, Dalaman Havzası), Kütahya - Bursa arası, Er­gani - Maden bölgesi' (Guleman krom madeni), Eskişehir doğukos, Maraş, Kayseri, Sivas bölgeleriyle Doğu Anadolu'nun türlü çevreleridir. Memleketimizin büyüklü - küçüklü çok sayıda krom işletmesi vardır (I 978 verilerine göre i 03 kadar). Bunun çoğu (88) özel sektör iş­letmeleridir. Bunların en büyüklerinden olan Guleman krom yatakları 1934 de bulunmuş, Etibank' a bağlı bir kuruluş olarak "Şark Kromları İşletmesi" adıyla i 939 da işletmeye açılmıştır.

Cevher çıkarma işi yeraltı sistemi ile yapılmaktadır. Temizlenen cevherler İskenderun limanına gönderilmektedir. Buradan 1939 dan 1970 e kadar 4 milyon ton satılık cevher elde edilmiştir. Ayrıca Muğa'nın Fethiye ilçesinde "Üçköprü Maden İşletmesi" nde de krom çıkarılır. 1969 verilerine göre, bütün krom madenlerimizde üretilen tuvönan krom miktarı 662 bin ton olmuştur. Bunun 410 bin tonu özel sektöründür.
 Bor Mineralleri (Boraks) : Kimya endüstrisinin en önemli hammaddesidir. Türkiye rezerv bakımından Dünya’da ilk sırada yer alır. Ancak üretimi ve dış satımı az olduğundan ekonomiye katkısı da azdır.

Kükürt : Yapay gübre üretimi ve tarım ilaçları başta olmak üzere kimya endüstrisinde kullanılır. En büyük rezervlerimiz Göller Yöresi’ndedir. Üretim, tüketimin az bir bölümünü karşılayamaz.Bu nedenle yurtdışından da alınmaktadır.


Volfram (Tungstein) : Uzay ve savaş endüstrisinde kullanılan, az bulunan madendir. En zengin rezervler Uludağ’dadır.

Manganez :Türkiye’de dağınık yataklar halindedir.Saf olarak bulunmaz. Üretim tüketimi karşılamadığından dışarıdan satın alınır.  

Boksit : Ülkemizin en zengin rezerve sahip olduğu madenlerden biridir. Boksit işlendikten sonra alüminyum elde edilir. Endüstride demir cevheri ürünlerinden sonra en fazla tüketilen maden durumundadır. Özellikle uçak gövdelerinin yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Boksit, alüminyum üretiminde yararlanılan ve bileşiminin esası AlıO3 olan önemli bir taştır. İnce taneli ve katı killer halinde görülür. Çok hafif olması (özgül ağırlığı 2,6) nedeniyle uçak sanayiinde, otomobil yapımında ev eşyaları imalinde, hatta elektrik malzemesi yapılmasında gittikçe önem kazanmıştır. Ancak, alüminyum üretilmesi için çok elektrik enerjisine ihtiyaç olduğundan, yapılanların ucuza mal edilebilmeleri için özellikle de sugücü ile elde edilen elektriğin çok olduğu yerlerde bu sanayi yer tutmuştur. Sözgelişi, su gücü elektrik enerjisi çok olan fakat baksit madeni bulunmayan Norveç ve İsveç gibi ülkeler, bu madeni dışardan ithal etmişlerdir.

Türkiye'de alüminyum ham maddesi olan boksit yatakları, son zamanlarda Batı Toroslar bölgesinde (Konya ilinin Seydişehir ilçesi ta­raflarında) zengin olarak bulunmuştur. Bunu değerlendirmek üzere ya­kınındaki Oymapınar (Homa) santralinden faydalanılarak alüminyum üretimine geçme hazırlıklarına girişilmiştir.

Zımpara Taşı : Metamorfik taşlar içinde bulunan, kullanım alanı geniş olan bir madendir. En zengin rezervler Ege Bölgesi’ndedir.

Civa Doğada sıvı halde bulunan tek madendir.Tıpta ve fotoğrafçılık alanında kullanılır.

Tuz :Tad vermek için yemek tuzu ve bakterilerin çoğalmasını önlemek için tuzlama tuzu olarak kullanılır.Ancak son yıllarda kimya endüstrisinin önemli bir hammaddesi konumuna gelmiştir.Tuz Gölü ve İzmir-Çamaltı, tuz rezervlerinin en fazla olduğu yerlerdir.

Enerji Kaynakları

Taşkömürü : Ülkemizin en geniş taşkömürü havzası Batı Karadeniz Bölümü’ndedir. Buradaki taşkömürü havzaları I. Jeolojik zamanda oluşmuştur. Demir – Çelik endüstrisinde enerji kaynağı olarak kullanılan taşkömürü, aynı zamanda kimya endüstrisinin de hammaddesidir. Yıllık üretim 4-5 milyon ton dolayındadır. Üretim Türkiye’nin gereksinimini karşılayamaz.

Yakın ve Ortadoğu ile Akdeniz ülkeleri arasında en zengin taş kö­mürü yatakları Türkiye'nin Batı Karadeniz bölgesindedir. Buraya "Zon­guldak: Kömür Havzası" denir ki, gerçekte kömür bulunan arazi çok daha geniştir. Havza'ya "Ereğli - Zonguldak Kömür Havzası" da denir. 1829 yılında Uzun Mehmet'in topladığı kömür önekerini saraya vermesinden sonra ilk kömür Ocakları 1848 de bir şirkete verilerek işletilmeye baş­latılmış, 1865 te işletme Bahriye Nezaretine (Deniz İşleri Bakanlığına) bağlanmış, 1882 de serbest satışı yapılmaya başlanmış, daha sonra kömür havzasına yabancı şirketler de girmiştir. Etibank kurulduktan sonra 1937 'de Fransız sermayeli Ereğli Şirketi başta olmak üzere, öteki yabancı şirketlerden işletmeler devletçe satın alınarak bu bankaya ve­rilmiş, 1940 da bütün ocaklar devletleştirilmiştir.

Ereğli - Zonguldak Kömür Havzamız jeolojik oluş bakımından alp kıvrımları kuşağında bulunan nadir maden kömürü havzalarından bi­ridir. Bu kömürler Karbon devri arazisinde Kulm fasiyesli arazi üzerinde zengin bir kömürlü seri halindedir. Bu durumu ile bu kömür havzamız Avrupa havzaları soyundandır. Havzanın türlü yerleri de kömürün bu­lunduğu tabakalar farklı eğimler gösterir, kimi yerde az eğimli bu­lunurlar. Kozlu Zonguldak: ve Kilimli - Gelik bölgesinde maden kömürü arazisi uzar ve genişler ki, buraları havzanın en verimli yerleridir. Burada kömürlü Karbon devri tabakalarının batı-doğu uzunluğu 16 km., kuzey - güney genişliği 3 - 6 Km. dir. Bu alanın yüzölçümü 42 Km. ka­redir. Bunun dışında Amasra ile doğusundaki kıyı bölgesinde, daha doğuda Söğüt özü bölümünde, Azdavay ve uzak çevrelerinde, türlü de­rinliklerde kömür tabakaları bulunmaktadır. Bütün genişliği ile alındığında Kuzeybatı Anadolu Kömür Havzamızın yan ve derinlim sınırları ile tam rezervi kesinlikle bilinmemekle beraber, Ereğli-Zonguldak Havzasında kalınlıkları toplamı 70 m. kadar olan 50 ye yakın kömür tabakası bulunmaktadır. Bu bakımdan zengin sayılmakta kömürlerimizin muhtemel rezervinin i milyar tondan çok olduğu sanılmaktadır.

Zonguldak kömürlerimiz türlü tarihlerde farklı miktarda çı­karılabilmiştir. 1865'e kadar yılda sadece 50 bin tonu geçmeyen çıkarma, bu tarihten sonra biraz artarak 1890 da 150, 1900 de 400, 1920 de 570 bin tonu bulmuş, 1924 de i milyon tona yaklaşmıştır. 1940 da 3 milyon tonu bulmuş, 1969 da 7,3 milyon tona yaklaşmıştır. İstatistiklerde yer­den çıkarılan kömür miktarı (tuvönan) yanında ayıklanmış ve yıkanmış kömür miktarı da her yıl için verilir. Bu ikinci rakam, birincisine göre daha küçük olur. Sözgelişi, 1967 tuvönan taş kömür çıkarılması 7,5 mil­yon tona yakın bir rakam ile gösterildiği halde, ayıklanmış, yıkanmış veya konsantre edilmiş halile bu değer 5 milyon tonla ifade edilmiştir. Öteki kömürler için de böyledir. Bu maden kömürlerimizin harcandığı başlıca yerler Karabük tesisleri (1,2 milyon ton), Çatalağzı santrali (yarım milyon ton), çeşitli sanayi dalları (I,5 milyon ton), ev yakıtları (600 bin ton) kadardır. zaman zaman bir kısım kömürlerimiz de ,ihraç edilmiştir. Üretim 1978 - 1982 arası yıllarda 5-6 milyon tondur.

Linyit : Türkiye’de rezervi en zengin olan enerji kaynağıdır. Hemen her bölgemizde az çok linyit yatakları bulunmaktadır. Çoğunlukla yakacak olarak ve termik santrallerde değerlendirilir. En büyük linyit havzası Afşin-Elbistan’dadır. Yıllık net üretim 40 milyon tonu bulmaktadır. Üretim ve tüketim aynı hızla artmaktadır.
Esmer kömür adıyla da anılan linyit, kalori değeri asıl maden kö­müründen (taş kömüründen) az olan bir kömürdür. Bundan ötürü, eko­nomik değeri bakımından taş kömüründen sonra gelir. Linyit kömürü ço­ğunca, Üçüncü Zamanın Neojen devri arazisinde, çok vakit yatay veya az eğimli duruşta bulunan yataklar halindedir. Linyit yatakları mem­leketimizin Neojen devri tabakaları arasında, birçok yerlerde vardır. Bun­ların bir kısmı çok zengindir. Kütühya bölgesinin Tavşanlı - Tunçbilek, Değirmisaz, Manisa'nın Soma linyitleri, Amasya'nın Çeltek linyit1eri ile Bilecik, Ege, Erzurum bölgesi linyitleri önemlidir. 1972 de Elbistan bö­lümünde 3 milyar tondan çok yedeği bulunduğu anlaşılan linyit yatakları tesbit edilmiştir. Son 30-40 yıl içinde linyit çıkarılması işleri gelişme göstermiştir. Daha 1930 da çıkarılan linyit miktarı sadece 10 bin ton iken, bu miktar 1937 de 100 bin tonu bulmuş, 1948 de 1 milyona, 1962 de 4 milyona çıkmış, 1969 da 8,5 milyon tonu geçmiştir. Bunun 2 mil­yon tona yakım özel sektörce çıkarılmıştır. Ayıklanmış ve yıkanmış du­rumu ile bu miktar 4,5 milyon tona yakındır. Sayısı 178'i bulan işletmenin 11'i kamu kesiminin, 167'si özel kesimindir. 353 milyon liralık linyit satışı olmuştur. (1982 de 167'si üretim 20 milyon ton).

Linyit kömürlerimiz, memleketimizde yakıt ihtiyacını kar­şılama bakımından gittikçe artan bir önem kazanmıştır. Bugün şe­hirlerimizin kaloriferleri ve sobaları bu yakıtla ısıtılmaktadır. Or­manlarımızı yakıt odunu elde edilmesi zorunluluğundan mümkün olduğu kadar kurtarmak ve yine bir yakıt maddesi olarak köylerimizde geniş ölçüde kullanılmakta bulunan "tezek" in ana maddesini gübre halinde kullanmaya uğraşmak için, her çeşit linyit yataklarımızdan faydalanma yoluna gidilmektedir. Linyit çıkarmamız 25 milyon tonu bulursa, hemen bütün memlekette odun, yakacak olarak artık kullanılmayacaktır. Bugün orman ürünlerimizin % 70 kadarı yakacak olarak kullanılmaktadır.

1975 de kanunla kurulan "Türkiye Kömür İşletmeleri" (TKİ) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı bir devlet kuruluşudur. Kurumun amacı, Türkiye' de taş kömürü, linyit ve turba kömür madenlerini araştırmak, bunların işletilmesini, dağıtım ve satışını sağlamaktır. TKI ne bağlı ikisi kömür üreten (Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi, Garp Linyitleri İşletmesi. Mü­essesesi), biri kömür satan (Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi) olmak üzere üç kuruluşu ile linyit üreten 3 işletmesi (Çorum İl'inde Alpagut-Dodurga Lin­yitleri İşletmesi, orta Anadolu Linyitleri İşletmesi, Erzurum İlinde Şark Lin­yitleri İşletmesi), Afşin - Elbistan Grup Başkanlığı vardır. Afşin-Elbistan'da düşük kalorili, fakat çok bol ve zengin linyit yatakları bulunmuştur (Rezervi 3,2 milyar ton tahmin edilmiştir). Burada pek büyük bir termik santral kurulmuştur. Yılda 18 milyon ton kömür yakılacaktır.

Petrol : Dünya ekonomisinin en önemli enerji kaynaklarından birincisi durumundadır. Ancak Türkiye petrol rezervleri bakımından pek zengin değildir. Türkiye’nin önemli petrol yatakları Güneydoğu Anadolu’da bulunmaktadır. Türkiye’nin yıllık üretimi 2,5-3 milyon ton dolayındadır. Üretilen petrol ülke gereksinmesinin en fazla % 20’sini karşılayabilmektedir. Bu nedenle yurtdışından alınanlar arasında petrol ilk sırada yer alır.

Petrol, zamanımızın başta gelen enerji kaynaklarından biri ve mo­torlu taşıtlar için rakipsiz bir enerji maddesidir. Bugün petrol dünya ölçüsündeki türlü sorunlarla ilişkisi olmuş pek önemli bir akaryakıttır. Petrolün değeri 19. yüzyılın sonlarına doğru belirmiş, günümüze kadar durmadan artmıştı. Petroller gaz, sıvı veya katı haldeki bütün hid­rakarbüderi ihtiva eden bitümler grubuna aittir. Petrollerin bileşimi, yak­laşık olarak % 79-88 karbon, % 9-16 hidrojen ve yabancı unsur olarak bir miktar oksijen, azot ve kükürttür. Petrollerin oluşu ile ilgili çeşitli gö­rüşler varsa da, bunların organik kökenli oldukları üzerinde daha çok 00­rulmuş, petrolün pek eski bazı sığ deniz ve iç denizlerle körfezlerde oluşturdukları ileri sürülmüştür. Petrol, yer kabuğunun derinliklerinde, taşların hoşluklarını, gözeneklerini yarıklarını doldurmuştur.

Türkiye'de zengin petrol yataklarının bulunduğu ve türlü 001­gelerimizde petrolün mevcut olduğu son 50 yıllık araştırmalarla anlaşılmıştır. 1940 ta Güneydoğu Anadoluda Raman dağı antiklinali (kemeri) üzerinde yapılan ve 1050 m. derinliğe ulaşan ilk sondaj ile pet­rol yataklarına ulaşılmış, daha sonra yine bu bölgedeki Garzan petrol ya­taklanna varılmıştır. 1954 de çıkarılan bir kanunla petrol araştırmaları hızlandırılmış, memleketimiz 9 petrol araştırma bölgesine (1969 ve­rilerine göre 11 bölge) ayrılmıştır. Bugün bu araştırmaların en yoğun ol­duğu yerler, birçok bölümleriyle Güneydoğu Anadolu (burada Siirt böl­gesi ve Gaziantep bölgesi vardır). Adana bölgesi, Sivas bölgesi, Van bölgesi, Trakya bölgesidir. Bu araştırmalarla Güneydoğu Anadolu böl­gesinde yeni petrol yatakları bulunduğu gibi (Batı raman, Magrib, Kur­talan, Şelmo, Çelikli...). Gaziantep çevresinde, Adana kuzeyindeki Bul­gur dağında da iyi kaliteli petrol bulunarak işletilmelerine girişilmiştir. Türkiye'de ham petrol 1958 de sadece 330 bin tona ulaşmış, 1969 da 3.623.000 tonu geçmiştir. İşletmesi daha çok Güneydoğu Anadolu bölgesinde toplanan petroller, önceleri Batman Rafinerisinde arıtılırken, üretimin artması üzerine Batman ile Dörtyol (İskenderun Körfezi) arasında bir petrol borusu (pipe-line) döşenmiştir. 1967 de işletmeye atılan bu boru hattı 494 Km. uzunluğunda olup, boru çapı 45 cm. dir. Borunun günlük taşıma tutan 10 bin tondur. Petrol üre­timimiz gittikçe artmakta ve ileride memleketimizin her çeşit petrol ih­tiyacını karşılayabilecek şekilde gelişmeler olacağı kuvvetle umul­maktadır.

Bir örnek olarak belirtelim ki, 1969 yılında 5 şirket Türkiye'de petrol sondajları yapmıştır:

1) Türkiye Petrolleri Anonim' Ortaklığı (TPAA),
2) N. V. Turkse Shell,
3) Notm American İnternational İnc. - Aladdin Middle East Oil Ltd., 4) Trans Vorld OiI Ltd. - Aladdin Middle East Oil Ltd.,
5) Ersan Petrol Sanayii A.Ş.

Yıl içinde 42 sondaj kuyusu açılmış olup, 1969 da yapılan son­dajların toplamı 107 bin metreyi geçmiştir. 1969 da 280 kuyu bulunuyordu. 1969 da TP Aa. yaklaşık olarak, 1,133,522 ton, Ersan 50.824 ton, Mobil 608.377 ton, Shell 1.830.469 ton ham petrol üretmişlerdir. Hepsinin toplamı 3.632.192 tonu bulmuştur. TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) 1954 yılında özel bir yönetmelik ile kurulmuştur.

Irak - Türkiye Petrol borusu

Önemli bir petrol tesisi de Irak-Türkiye Petrol Borusudur. Irak'ın Kuzey Bölgesinde üretilen ham petrolün bir kısmının Türkiye üzerinden Akdenize ulaştırılmış olması için yapımına girişilen petrol hattı (Pipe - Line) 1977 de Kerkük'te açılarak pompalanmış, ertesi günü ikinci bir tören Yumurtalık Limanında yapılmış, buradan petrol tankerlerine yük­leme işi başlamıştır. Dünyanın uzun petrol hatlarından biri olan ve ya­pımına ı 968 de başlanıp, ı 976 sonunda bitirilen bu petrol boru hattı, 981 Km. olup, bunun 340 Km. si Irak'ta, 641 Km. si Türkiye'dedir. Bu büyük kuruluş hem Irak, hem de Türkiye için yararlı olmuş, yılda 35 milyon ton ham petrol akıtılacak kapasite göstermiştir. Borunun yolu bo­yunda pompa istasyonları (2 si Irak'ta 3'ü Türkiye'de), haberleşme ci­hazlan vardır.

Türkiye'de petrole dayalı sanayi (Petro - Kimya Sanayi) TPAO’nun desteği ile 1965te kurulmuş kısa zamanda gelişmiş, % 55'i bu şir­kette, % 25 i T.C. Emekli Sandığına ve % 20 si Oyak'a (Ordu Yar­dımlaşma Kurumu)na ait olarak büyümüştür. (İzmit - Yarımca' da ve İzmir - Aliağa' da), kurulan tesisler arasında Etilen, Polietilen, Vinil Klo­rür, karbon siyahı, kolar alkollü, Dodesil Benzu Fabrikaları ve daha bir çoklan ile bunların yardımcı kuruluşları vardır. Petro Kimya (petkim) ürünleri arasında Türkiye'de yaygın olanlan plastikler, sentetik ka­uçuklar, elyaflar, deterjanlar, tarım ilaçları, boyalar, sentetik gübrelerdir.

Petrole dayalı akaryakıt satış piyasalarını düzenleyen başlıca beş ku­ruluş şunlardır: Petrol Ofisi (1941 de harbin doğurduğu akaryakıt zor­luğunu ve dağıtımını düzenlemek üzere kurulmuş. sürekli bir statüye bağ­lanmıştır. Sermayesi hazineye ait olup, bini geçen istasyonu vardır, 2,2 milyon tonluk petrol ürünü pazarlar), BP petrolleri (1975 de British Petroleum grubunun beş şirketin ortaklığı ile Türkiye.deki petrol ürünlerini sat­mak için kurulmuş), Mobil oil T.A.Ş. faaliyete geçmiştir), The Sheel Com­pany of Turkey, 1934 de Shell ile Türk Petrol re Madeni Yağlar T.A.Ş., i 93 i de özel bir şirket olarak kurulmuş, i 936 da bugünkü adını almıştır.


Doğalgaz : Trakya’da petrol arama amacıyla açılan kuyulardan çıkarılmaktadır. Doğalgaz alanlarından diğeri de Güneydoğu Anadolu’da Mardin-Çamurlu’dur. Üretim tüketimi karşılayamadığı için dışarıdan alınmaktadır.

Jeotermal Enerji : Yerkabuğunun içinde ve daha derinlerde potansiyel enerji birikimi vardır. Bu nedenle sıcak olan subuharı sondaj yolu ile yüzeye çıkarılır ve elektrik enerjisi üretiminde kullanılır. Türkiye’nin ilk jeotermal elektrik santrali Denizli-Saraköy’de kurulmuştur.

Su gücü : Tükenmez ve yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Türkiye su gücü bakımından yaklaşık 400 milyar kwh’lık bir potansiyele sahiptir. Doğu Anadolu Bölgesi akarsularının yatak eğimleri fazla olduğundan, hidroelektrik potansiyeli en yüksek olan bölgemizdir. Türkiye elektrik üretiminin % 45’lik bölümü hidroelektrik santrallerden karşılanmaktadır. GAP tamamlandıktan sonra elektrik santrallerin üretiminde su gücünün payı artış gösterecektir.

Güneş Enerjisi : Türkiye Güneş enerjisinden  yararlanmak için gerekli iklim koşullarına sahiptir. Akdeniz ve Ege bölgeleri ile İç ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Güneş enerjisi değerlendirilmektedir.

Nükleer Enerji : Atom enerjisi adı da verilen bu enerjinin kaynakları uranyum ve toryumdur. Ancak bu kaynaklardan elektrik enerjisi üretiminde yararlanılmamaktadır.


Öteki Madenler

Memleketimizde çeşitli birçok madenlerimiz daha" vardır. Her­ birinin ekonomik değeri bulunmaktadır. Burada bunların başlıcalarına değinilerek geçilecektir. Bunlardan "kurşun", çoğunca gümüşle ka­rışık olarak bulunmuştur ki, yakın zamanlara kadar birçokları işletilmiştir. Çoğu kapanan bu madenlerden bugün Etibank tarafından "Keban Sirnli 'Kurşun işletmesi" çalışmaktadır. Burası Elazığ'ın Keban ilçesinde Fırat nehri kenarındadır. 1953 ten 1970 e kadar bu­radan 25 bin ton kurşun ve 26 bin çinko konsantresi (tuvönan cevherin mekanik yollarla zenginleştirilmesi işlemi) elde edilmiştir (1978 de 5450 t).

Önemli madenlerimizden biri de "kükürt" tür. Isparta'nın Ke­çiborulu ilçesindeki işletme yerinde çıkarılır. Burada 1900 de bulunan maden, 1933 e kadar yabancı bir şirket tarafından işletilmiştir. Etibank'a bağlı bir müessese olarak 1943 den beri faaliyettedir. 1978 de tuvönan miktarı 86 bin ton olup, ayıklanmış yıkanmış miktar 18 bin tondur.

Memleketimizin türlü yerlerinde "cıva" madeni de vardır. Bunlar içinde işletilen başlıcaları İzmir' in Ödemiş ilçesindeki "Habköy Cıva İşletmesi" ile Konya'nın Sarayönü ilçesindeki Konya Cıva işletmesi ve İzmir'in batısında Karaburun'dadır. Etibank'a bağlı olarak birincisi 1961 den, ikincisi 1969 den beri faaliyettedir. Özel sektöre bağlı işletmeler de vardır. 1969 yılı tuvönan ceher üretimi 59.000 tondur.

1968 de işletmeye açılan Bandırma Boraks ve Asitborik Fabrikaları İşletmesinde ham madde olarak Kütahya'nın Emet ilçesinden çıkarılan kolemanit ile Eskişehir Seyitgazi ilçesinde çıkarılan sodyum tuzu cevheri kullanılmaktadır.

Bunlardan başka Tokat ilinde çıkarılmakta bulunan "antimuvan" madeni (1978 tuvönan 46.000 ton), Eskişehir yakınında çıkarılan "Iü­letaşı" (tuvönan 825 ton), ateş tuğlası yapımında yararlanılan ve Es­kişehir bölgesinde çakıra1ın "manyezit" (tuvönan 220 ton) söylenebilir. "Zımpara" madeni de önemli yer tutar. Yılda 50-55 bin ton cevher elde edilir. Bundan başka, memleketimizin birçok yerlerinde bulunan "manganez" yıldan yıla çok değişik üretim miktarı göstermiştir (çoğunca 30­bin ton).

Bu arada "tuz elde edilmesi de memleketimizde önemli yer tutar. Tuz, ençok denizden elde edilir. İzmir' in Çamaltı Tuzlası bütün üre­timin % 55 ini verir. Ayrıca İç Anadolu'da Tuz Gölünden elde edilir (% 30'u). Bazı tuzlu su kaynaklarında da küçük ölçüde tuz çıkarılır: Tuz­luca, Kağızman, Gülşehir, Oltu gibi. Kaya tuzu yataklarından da ya­rarlanılır. Son yıllarda elde edien tuz miktarı yarım milyon ton civarında değişmiştir.

1970 - 1976 arasındaki dönemde Türkiye'nin tuz üretimi 5 milyon tona yaklaşmış, 1976 üretimi bunu da geçmiştir. Tuz üretiminin çoğu deniz ve göl tuzlalarından sağlandığından, zaman zaman iklim özel­liğinin etkisi altında kalmıştır. 1977 de ilk defa Mısır' dan tuz ithal edil­miştir. Fabrikaların çoğalmasıyla tuz tüketimi artmıştır. Günümüzde İzmir Çamaltı tuzlası (21 Km2; yıllık üretim 400.000 ton), Tuzgölü tuz­laları ve değişik kapasiteli kayatuzu alanları (6 tuzla) olmak üzere 45 tuzla vardır. Çamaltı tuzlasının modernize edilmesi için çalışılmıştır. Tekel, 1976 da bir kısım tuzlaların modernize edilmeleri için 165 – 450 milyon lira harcamaya girişmiştir. Bu arada Kaldırım rafine tuz tesisinin yapımına girişilmiş, Tuz1uca'da kurulması planlanan kaya tuzundan ra­fine tuz üretecek kuruluşun projesi yapılmıştır.

Volfram (wolfram) maden tesisleri 1977 de Uludağ'da (2400 ın) hiz­mete açılmıştır. Yaklaşık 650 milyon liraya malolan bu kuruluşta yılda 3000 ton konsantre üretilmektedir. Gelişmiş sanayi ülkelerinden çok miktarda istenen ve çelik ile bazı kimya sanayiinde kullanılan volf­ramdan yılda 300 milyon lira döviz sağlanacağı hesaplanmıştır.

Madenler ve Enerji Kaynaklarının Türkiye Ekonomisindeki Yeri

Türkiye’nin her bölgesinde çeşitli madenler bulunmaktadır. Ancak tüm madenlerimiz yeterince işletilmemektedir. Madenlerimizin bir bölümü çok eskiden beri bilinmekte, hatta yabancı şirketler tarafından işletilmekteydi. Ancak madenlerimiz hakkında yeterli bilgi yoktu. Cumhuriyet döneminde madenlerin teknik ve bilimsel yöntemlerle araştırılması için Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulmuştur. Çıkarılan madenlerimiz hem iç piyasada değerlendirilmekte hem de yurtdışına satılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder